ALİ OCAK... SENİ ŞİMDİDEN ÖZLEDİM...
- tyzbyb
- 3 Mar 2016
- 3 dakikada okunur
1973 senesi haziran ayında Üsteğmen rütbemle Hudut Takım Komutanı olarak geldim Enez'e.. Teslim aldığım Taşkule Karakolu'ndaki resmi evraklar arasında, içinde Enez'de yaşayan ve balıkçı olduğu belirtilen topu topu 2 ya da 3 kişinin isimlerinin bulunduğu "ŞÜPHELİ ŞAHISLAR KAYIT DEFTERİ" başlıklı bir defter de vardı.. Ali OCAK o defterdeki isimlerden biriydi.. *** Şimdiki Enez Limanın bulunduğu yerlerde o zamanlar çok güzel ve bol balık yatağı olan , 100 metre kadar uzaktan sahile paralel uzanan sıra taşlar vardı.. Benim Enez'de göreve başlamamdan bir süre önce bir YunanTRATASI yanlışlıkla ya da kasıtlı olarak buraya gereğinden fazla yaklaşmış ve gelmiş taşlara oturmuştu.. Tüm çabalarına rağmen kendini kurtaramamış ve çaresiz kalıp yardım beklemeye başlamıştı.. Bu haber Uzunköprü'deki Tabur merkezinde duyulunca belki de ilk defa Enez ismini bu olay nedeniyle işitmiştim.. Taburumuzun her taşın altında düşman aramayı seven Tabur Komutanı "Hain bunlar"diyordu.. Çünkü teknenin yardımına giden kıyıdaki balıkçılarımız, Ali OCAK ve bir arkadaşı teknede mahsur kalanları almışlar ve resmi makamlara teslim etmeyip Meriç ağzında Yunanistan topraklarına bırakarak kaçmalarını sağlamışlardı.. O nedenle de ŞÜPHELİ ŞAHISLAR KAYIT DEFTERİ'ne kaydedilmişlerdi.. Acaba kimdi bu Ali OCAK? Kısa zamanda tanıyıp TAKİP(!) etmeye başlamalıydım... En önemli muhbirim de MİT Orhan'dı.. O zaten herkesi gece gündüz takip etmekle kendini görevli sayıyordu..
*** O yıllar Keşan'a çok kötü bir yoldan ulaşıldığı, Göllerin despot MÜSTECİRLER'in kontrolünda bulunduğu, Balıkçılık Kooperatifinin henüz kurulmadığı yada kurulmak üzere olduğu, yokluğun, yoksulluğun kol gezdiği yıllardı. O nedenle Yunanlılarla aramız hiç iyi olmasa da iki komşu ülke balıkçıları arasında çok çeşitli masumane ama LEGAL olmayan ticari ilişkiler geliştirildiği herkesin bildiği bir gerçekti..Bizim balıkçılarımız tuttukları 2-3 kilo balığı Yunan tarafında belirli bir yere bırakırlar, ertesi gün aynı yere bırakılmış paralarını gider alırlardı. Diyelim ki bu tür alış-veriş olsa olsa bir yılda 3-5 kere yaşanırdı. Ama yaşanırdı..
*** Kısa zamanda Ali OCAK'ı tanıdım.. Zamanla anladım ki Ali OCAK bir hain değil, "İNSAN GİBİ bir İNSAN"dı... Bir süre ben Balıkçı Kooperatifi Müdürü iken birlikte çalışma şansını da buldum. Hatta galiba 1-1,5 yıl kadar ortaklığımız da oldu.. Çok çalışkan, tuttuğunu koparan, 3-4 kişinin yapacağı işi tek başına yapabilen, becerekli, dürüst bir insandı.. (Sözü geçen olayda da " Beni jandarmaya götürmeyin, çok döverler" diye yalvaran Yunanlılara acımaktan, yani İNSALIKTAN başka bir amacı olmadan yardım etmişti..) O yıllarda Kooperatifi bir süre tek başına idare edip, yürüttüğünü, günde en az 3-4 defa Köprü başındaki balıkhaneden bankaya para yatırmaya geliş gidişini Başkan Şevket KURT'un Belediyedeki makam odasından izlerdik, izlerken biz yorulurduk , o yorulmazdı.. Sabah 05.00 da başlayan mesaisi geç vakitlere kadar sürerdi.. Umarım bu hizmetlerini o dönemdeki balıkçı arkadaşları görmüşler ve takdir etmişlerdir. İnşallah o da bu hakkını onlara helal ederek aramızdan ayrılmıştır..
*** Yıllar geçti.. Dostluğumuz ilerledi.. Artık Ali Ocak'la abi kardeştik .. O günlerden bir gün Sıkıyönetim Komutanı'nın gereksiz, usulsüz, yetkisiz bir kararı ile gözaltına alınıp 17 gün Keşan Askeri ceza Evi'nde tutuldum.. Komutanın benim üzerimden "Sıkıyönetim Komutan Yardımcılığı hevesi"ni alma çabaları ile "Komünist olmakla ve Enez'i tıpkı FATSA gibi, bir kurtarılmış bölge haline getirmekle"suçlanıyordum.. Kasaba adliyesinde HAKİM görevindeki bir zat ve fırsatı ganimet bilen Enez halkından bir kaçının iddiaları ile Komutan bu kanaate varmıştı.. Elbette bunun ne kadar mesnetsiz olduğu anlaşıldı ve ben salıverildim.. Ama yanlış yapmaya kararlı olan Komutan peşimi bırakmıyor, takibe ve çevreme baskı kurmaya devam ediyordu.
*** Uzatmayalım..(Yada daha sonra uzun uzun yazarız..) Bu aşamada çevremdeki insanlar, birlikte yıllarca çalıştığım Koop.yöneticisi arkadaşlarım, memurlar, dost bildiklerim benden uzak durmaya gayret ediyorlardı.. Çünkü sevgili MİT Orhan başta olmak üzere, birileri; yanıma gelen giden, özellikle yabancı kişileri anında resmi bir yerlere bildiriyor ve bu kişilere gerekli uyarıları yapıyorlardı.. Örneğin Enez'e KURBAĞALAR filmini çekmeye gelen Şerif GÖREN'in ve Selim SOYDAN'ın benimle oturup bir çay içtikleri için Kaymakamdan yedikleri fırçayı seneler sonra, onların, o gün aynı masada bizlerle olan arkadaşlarından dinlemiştim..
*** İşte o yapayalnız, çaresiz , işsiz kaldığım günlerde yanımda olan, beni yalnız bırakmayan ve hiç kopmayan Enez'de 3 kişi vardı: Şevket KURT , Şaban Nizam ve Ali OCAK.. Allah Şevket KURT'a uzun ömür versin.. Şaban kardeşim ise çok erken gitti.. Ali OCAK da YOKSA artık Enez; benim için eskisi kadar dostane, vefalı ve yürekli değil... Enez'de 43 yılda pek çok arkadaşımızı üzülerek sonsuzluğa uğurladık.. Ama Ali OCAK ağabeyimin bıraktığı boşluğu doldurmamın, O'nsuz bir Enez'i eskisi kadar önemsememin mümkün olmadığını yaşayarak anlıyorum.
*** Özellikle ilk kuruluşu zamanında ve ilk yıllarında Mustafa Odabaşı gibi, Mustafa Esengin gibi, Hasan Demir gibi, Remzi Çabuk gibi, Remzi Özcan gibi, Hasan - Tahir - Hamit Akgül gibi, Emin SEPİN gibi Bekçi Yaşar gibi, Ali OCAK da kooperatifin gerçek ama isimsiz kahramanlarındandı.. Balıkçılık konusunda pek çok yeniliklerin İLKİ olmayı da beceren bir insandı..
*** Tekrar tekrar keyifle dinlediğimiz gençlik anıları, öyküleri, yorumları ile Enez'in kolay unutulmayacak önemli bir insanı olan Sevgili Ağabeyim Sn. Ali OCAK'ı bazen gülümseyerek bazen hüzünlenerek ömrüm oldukça anacak ve unutmayacağım.. Şimdiden çok özledim..
Commentaires