SAKİN ENEZ .
- Suna ERDOĞAN
- 17 Tem 2012
- 2 dakikada okunur
Enez'de doğdum ben. Soyağacım Enez.. Çocukluğumun ilk yılları Enez'de geçti. Sonrasında Havsa, Edirne.. Ancak hiç kopmadık. Enez benim mayam, hamurum,toprağım..
Çok ama çok eskiden, Enez'deki sahilde kumların üzerine kuruluydu çadırlar Üniversite önündeki ab-ı hayat kuyusundan su çekmeye -motor yok- küreklere asılınıp sandalla gidilirdi. Gece olta balıkçılığından dönen sandallardan çıkan balıklar tepsilerden taştıkça, temizlerken söylenmemiz de ''mırıl mırıl'' ve homurtu şeklinde olurdu. Balıkların zor koşullarda kızartılması sırasında canım annemden hiç ''mırıl mırıl''duymazdık. Şimdi o kadar balık çıksa şarkılar söyleye söyleye temizleyeceğimden hiç şüphem yok!
Balıklar sandaldan taşındıktan sonra ''Haydi hoooop !'' korosu eşliğinde sandalın iki yanına ip gibi dizilip koca ahşap sandalı kuma çekişimiz vardı ki yaz boyunca ve her gece yaşanan bir seremoniydi. Kol kaslarımızı FİTNEES salonlarına gitmeye gerek kalmaksızın, sandal ve kürek çekerek geliştirmiş olmamız o yıllardan hatıra kalmıştır..
Kendimi bildim bileli Enez'de sivrisinekleri doyuramadık. O yıllarda SİN-KOV' lar daha icat edilmediğinden, biz çocuk kısmısının önemli görevlerinden birisi de sin-kov toplamaya çıkmaktı. Gündüzden deniz ve Güneş banyosu yapmaya gelen ineklerin zorunlu olarak otların arasına bıraktıkları kurumuş dışkılar doğal sin-kovlarımızdı. Gece onları yakıp tütsülerinden sinek kovucu olarak yararlanırdık.
Akşamları ''Yağ satarım, bal satarım'', ''sessiz sinema'' oynardık. Facebook'umuz yoktu, TIK edemezdik. Sonrasında baraka-çin mahallesi dönemine terfi ettiğimizde; Ayı Ahmet Abi'nin (toprağı bol olsun) çay bahçesinde TRT1' de ''Martı Adası'' gerilim dizisindeki martı çığlıklarıyla sabah uyandığımızda film gerçekleşmiş gibi korkardık.
Çocuktuk, mutluyduk. Sömestr tatillerinde Edirne'den Enez'e gelirken 'Abicim'' in "otobüs olduğunu" iddia ettiği aracında, sigara dumanından boğulmaya ramak kalmışken, otobüs mutlaka arıza yapar, fırsattan istifade iner, oksijene kavuşurduk. Kar yağdığında yapılan KETEN HELVASI'nın, av ördeği (çevrecilik yoktu o yıllarda!) ile hazırlanmış ince akıtmanın lezzetini düşündükçe çocukluğum aklıma gelir, damağım sızlar..
Yıllar, çok uzun yıllar geçti; hala köyüm Yenice'den geçerken okulun sahasında -artık olmayan- doğduğum öğretmen lojmanına doğru bakarken heyecanlanmaya başlarım. Enez'e girerken de sevincim ve coşkum giderek artıp katlanarak heyecanıma eşlik eder.
Güneşin sakin sakin ufka gömülmesi bile Enez'de, kalede, sahilde her yerden daha güzeldir ve daha yavaştır adeta.. Enez sakindir ,,. CİTTASLOW tadındadır.
Bekleriz.
Comments